Quran translations in many languages

Quran in Turkish

Adh-Dhâriyât

Zâriyât Sûresi

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm

 

[51.1] Tozdurup savuranlara,

[51.2] Yükünü yüklenenlere,

[51.3] Kolayca süzülenlere,

[51.4] İşleri ayıranlara andolsun ki,

[51.5] Size vâdedilen, kesinlikle doğrudur.

[51.6] Ve ceza mutlaka vuku bulacaktır.

[51.7] İçinde yörüngeleri olan göğe andolsun ki,

[51.8] Siz çelişkili sözler söylüyorsunuz.

[51.9] Ondan (Kur’an’dan veya imandan) dönen döndürülür (engellenmez).

[51.10] Kahrolsun o koyu yalancılar!

[51.11] Onlar koyu bir cehalet içerisinde kalmış gafillerdir.

[51.12] Ceza gününün ne zaman olduğunu sorarlar.

[51.13] O gün onlar ateşe sokulacaklardır.

[51.14] Azabınızı tadın! Acele gelmesini beklediğiniz şey budur işte! (denir.)

[51.15] Şüphesiz ki Allah’a isyandan sakınanlar, cennetlerde ve pınar başlarında bulunacaklar.

[51.16] Rablerinin kendilerine verdiğini alarak . Kuşkusuz onlar, bundan önce dünyada güzel davrananlardı.

[51.17] Geceleri pek az uyurlardı.

[51.18] Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi.

[51.19] Mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı.

[51.20] Kesin olarak inananlar için yeryüzünde âyetler vardır.

[51.21] Kendi nefislerinizde de öyle. Görmüyor musunuz?

[51.22] Semada da rızkınız ve size vâdedilen başka şeyler vardır.

[51.23] Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki bu vaad, sizin konuşmanız gibi kesin ve gerçektir.

[51.24] İbrahim’in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi? (Bunlar meleklerdi.)

[51.25] Onlar İbrahim’in yanına girmişler, selam vermişlerdi. İbrahim de selamı almış, içinden, “Bunlar, yabancılar” demişti.

[51.26] Hemen ailesinin yanına giderek semiz bir dana (kebabını) getirmiş,

[51.27] Onların önüne koyup “Yemez misiniz?” demişti.

[51.28] Derken onlardan korkmaya başladı. “Korkma” dediler ve ona bilgin bir oğlan çocuğu müjdelediler.

[51.29] Karısı çığlık atarak geldi. Elini yüzüne çarparak: “Ben kısır bir kocakarıyım!” dedi.

[51.30] Onlar: “Bu böyledir. Rabbin söylemiştir. O, hikmet sahibidir, bilendir” dediler.

[51.31] (İbrahim:) O halde işiniz nedir, ey elçiler? dedi.

[51.32] “Biz, dediler, suçlu bir kavme gönderildik.”

[51.33] “Üzerlerine çamurdan taş yağdırmaya (geldik).”

[51.34] (Bu taşlar,) aşırı gidenler için Rabbinin katında işaretlenmiş (taşlardır).

[51.35] Bunun üzerine orada bulunan müminleri çıkardık.

[51.36] Zaten orada müslümanlardan, bir ev halkından başka kimse bulmadık.

[51.37] Acı azaptan korkanlar için orada bir işaret bıraktık.

[51.38] Musa’da da (ibretler vardır). Onu apaçık bir delil ile Firavun’a göndermiştik.

[51.39] Firavun ordusuyla birlikte yüz çevirmiş: “O, bir büyücüdür veya bir delidir” demişti.

[51.40] Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu.

[51.41] Ad kavminde de (ibretler vardır). Onlara kasıp kavuran rüzgârı göndermiştik.

[51.42] Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.

[51.43] Semûd kavminde de (ibretler vardır). Onlara: Bir süreye kadar faydalanın, denmişti.

[51.44] Rablerinin emrine karşı geldiler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım çarpıverdi.

[51.45] Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım edenleri de olmamıştı.

[51.46] Bunlardan önce de Nuh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplum idiler.

[51.47] Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz.

[51.48] Yeri de döşedik. (Bak) ne güzel döşeyiciyiz!

[51.49] Her şeyden de çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız.

[51.50] O halde Allah’a koşun. Çünkü ben, size O’nun katından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.

[51.51] Allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin. Zira ben size O’nun tarafından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım.

[51.52] İşte böylece, onlardan öncekilere her hangi bir peygamber geldiğinde hemen: O, bir büyücüdür veya delidir, dediler.

[51.53] Bunu (nesilden nesile) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Doğrusu onlar azgın bir topluluktur.

[51.54] Artık onlara aldırma. (Davete uymamalarından dolayı) sen kınanacak değilsin.

[51.55] Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda verir.

[51.56] Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.

[51.57] Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum.

[51.58] Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah’tır.

[51.59] Muhakkak ki bu zulmedenlerin de, geçmişlerinin payı gibi (azaptan) bir payları vardır! O halde acele etmesinler!

[51.60] Başlarına gelecek (acı) günlerinden dolayı vay o kafirlerin haline!